top of page
1 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
2 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
3 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
4 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
5 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
6 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
7 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
8 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz
9 sunay erdem gunay erdem mimarlar erdem architects proje project landscape peyz

GELİBOLU AĞADERE ŞEHİTLİK PROJESİ, TÜRKİYE, Gelibolu, 2012

 

DUR YOLCU

BİLMEDEN GELİP BASTIĞIN

BU TOPRAK

BİR DEVRİN BATTIĞI YERDİR

 

Bir El,

Düşmana Dur,

Barışa Evet diyen..

 

Bir El,

Gölgesiyle şehitleri okşayan,

Her gün yeniden ve yeniden..

 

 

Bir El,

Belki de şehitlerin eli,

Belki de bu toprağın eli,

yeşilin, doğanın..

 

Bir El,

Damarları Gelibolu’nun 

kanlı topraklı yollarından güç alan..

 

FİKİR

 

Çanakkale.. Belki de tarihte bir örneğine daha  rastlanılamayan kanlı savaşların yapıldığı, "Yedi iklimi cihanın duruyor karşında" dedirtir biçimde dünyanın dört bir tarafından gelen yarım milyon insana mezar olan topraklar. Dünya tarihinin ve özellikle de Türk'ün kaderinin çizildiği bu yerlerdeki peyzaj bile sanki "Ölmeden mezara giren" lere  saygı duyar gibi sessiz.  

Her gün rüzgar sanki bu toprakta yatanları  okşuyor,   güneş sanki kanlarıyla suladıkları o toprakları ısıtıyor, ağaçlar sanki "Dur Yolcu" diyen Mehmetçiği saygıyla dinliyor, her gün bu topraklara akın eden binlerce insan onların aziz hatıralarını dikkatle izliyor.

 

Her zerresi şehit kanlarıyla ıslanan Ağadere topraklarından güç alan, doğayla ve yeşille bütünleşip gökyüzüne yükselen bir anıt, bir müze, bir mezar taşı, bir simge, bir el... Rüzgarla, güneşle, peyzajla birlik olup bu topraklarda yatanları her gün şefkatle okşayan, onlara selam duran bir el.  Damarlarını Gelibolu'nun içlerinden, Kilitbahir'den, Conkbayırı'ndan, Anafartalar'dan ve  yüzlerce diğer cephelerden alan  bir el.

 

Bu el bir anlama ve saygı duyma anıtıdır. Anıt-müze içerisinde savaşın derin izlerini taşıyan sergiler , mekanlar  bulunurken , dışarıdan peyzajla uyum sağlayarak tüm savaş alanından algılanabilen aynı zamanda tüm bu alanları birleştiren bir simgeye dönüşmektedir. Dil, din, renk, ırk ayrımı yapmadan, ne amaçla bu topraklara geldiğini sorgulamadan onlara saygı duyar ve gölgesiyle onları  okşar.  Tüm savaş alanları birleştirmeyi amaçlayan bu anıt-müzenin tasarımında gölgesinin düştüğü yerlerin ve zamanların hepsi savaşın dönüm noktası olan tarihlerle özdeştirilmiştir. 18 Mart Deniz Savaşlarının tüm şiddetiyle yaşandığı anlar, Gelibolu topraklarında her sene ve kendini yenileyen izler olarak toprağa düşmektedir.

 

Çanakkale Savaşı'nı  "bilmeyi"  değil "hissettirmeyi" amaçlayan anıt-müze,  yeşil  cephesiyle her mevsim doğa ile birlikte kendini yenilemekte ve Gelibolu Yarımadası'nın bir parçası olmayı amaçlamaktadır.       

bottom of page